Değerli Meslektaşlarım,
Geçtiğimiz günlerde İstanbul Adalar’da yaşanan ve 81 atın itlaf edilmesine ve Bolu’da 8 atın kontrol amacıyla karantina altına alınmasına neden olan ruam hastalığıyla ilgili haberleri ulusal medyadan takip etmekteyiz. Bir meslek tarihçisi olarak, Türkiye’de paramedikal meslek mensupları haricinde pek kimsenin bilmediği bu hastalığın yakın tarihimizdeki seyri ve mücadele çalışmaları hakkında değerli bilim insanlarının yayınlarını referans alarak kısa ve öz bilgiler vermek istiyorum.
Tarihi kayıtlara göre, tek tırnaklı hayvanların spesifik ve zoonotik bir hastalığı olan ruam ile ilgili ilk bilgilere Eski Yunan, Roma ve İslam Uygarlığı dönemlerinde rastlandığı bildirilmektedir. Hastalıkla ilgili bilimsel tanı ve eradikasyon çalışmaları ise XIX. yüzyılda ruam’ın etkeni olan Burkholderia mallei’nin teşhis edilmesiyle başlamıştır. Burkholderia mallei kültüründen elde edilen mallein testinin uygulanmasıyla ruam hastalığına yönelik kontrol programlarının önü açılmıştır.
Türkiye’de ruam hastalığı, Balkan, I. Dünya ve Kurtuluş Savaşları sırasında hızla yayılmış ve ekonomik kayıplara sebep olmuştur. Bu süreçte, ruam hastalığı ile mücadele çalışmaları kapsamında Askerî Veteriner Hekim ve Bakteriyolog Osman Nuri Eralp, asistanları Binbaşı Veteriner Hekim Ahmet Bey (1890-1928) ve Yüzbaşı Veteriner Hekim Hüdâi Bey (1900-1928) ruam hastalığı üzerinde uzun yıllar çalışmıştır. Ruam etkeninin öldürülmesi veya zayıflatılması sonucu aktif bağışıklık sağlayan aşı ve serumların hazırlanması amacıyla yürütülen çalışmalardan elde edilen sonuçlar 1924-1927 yılları arasında Askeri Veteriner Dergisinde ve Ellenberger-Schütz’ün 1927 yılına ait veteriner broşüründe yer almıştır. Binbaşı Ahmet ve Yüzbaşı Hüdâi Beyler, Askerî Veteriner Tatbikat Okulunda ruamlı bir kısraktan hazırladıkları saf ruam kültürü üzerinde çalışırlarken ruam hastalığına yakalanarak bilim şehitleri arasına girmişlerdir.
Bir diğer bilim şehidimiz Dr. Yüzbaşı Kemal Cemil Bey ise stajını yaptığı Ankara Etlik Aşı ve Serum Evinde ruam hastalığına karşı aşı üretme çalışmalarına başlamıştır. 1930 yılında Pasteur Enstitüsüne gönderilmiş ve Prof. Dr. René Legroux’un yanında konuyla ilgili araştırmalarını sürdürmüştür. 1933 yılında “Ruam ve ruama karşı immunizasyon” konulu doktora tezini vermiştir. Fransa’daki araştırmaları sırasında, ruama yakalanan hocası Legroux’u kurtarabilmek için geliştirdiği ve “anamorve” ismini verdiği aşıyı kendi üzerinde uygulamış ve gelişen antikoru hocasına vererek olumlu sonuçlar almış; ancak çalışmalarının ikinci kısmında kendisi de bu hastalığa yakalanarak vefat etmiştir. 1947 yılında Legroux daha sonra “anamorve”u İran’da sulfamidlerle birlikte ruam tedavisinde başarı ile kullanmıştır. Dr. Yüzbaşı Kemal Cemil Bey’in ruam üzerindeki başarılı çalışmalarından dolayı ölümünden sonra eşi ve çocuklarına Mustafa Kemal Atatürk imzalı Bakanlar Kurulu Kararı ile 2500 lira destek verildiği bildirilmiştir.
Osmanağaoğlu ve Melikoğlu’na göre (2009), Türkiye’de 1922-1932 yılları arasında gerçekleştirilen ruam eradikasyon çalışmaları sonucunda 1440 hayvan, 1975-1985 yılları arasında 10 yıllık bir proje çerçevesinde 5.451 hayvan tazminatlı olarak itlaf edilmiştir. 2000 yılında “Ülkesel Ruam Eradikasyon Projesi” olarak isimlendirilen proje ile tüm tek tırnaklı hayvanların ruam hastalığı yönünden taramadan geçirilmesi, hastalığın ülkesel düzeyde yok edilmesi, sağlıklı hayvanların sertifikalandırılması, insan sağlığının korunması ve Avrupa Birliği tarafından Türkiye’ye konulan ticaret yasağının kaldırılması amaçlanmıştır. Proje süresince 235.345 at ve katıra İntradermik Soutun Mallein uygulanmış, 3.188 at ve 328 katır tazminatlı olarak itlaf edilmiştir. Avrupa Topluluğu Komisyonunun 31 Temmuz 2002 tarih ve 2002/635/EC sayılı kararı ile Türkiye için uygulanan kısıtlama ve yasaklar kaldırılmıştır.
Ancak ruam hastalığının eradike edilmesi amacıyla uygulanan bütün bu mücadele programlarının etkinliğine rağmen hastalığın söndürülemeyişinde Türkiye’nin sınır komşularında hastalığın yoğun olarak bulunması ve kaçak hayvan hareketlerinin önlenememesi gibi faktörlerin etkili olduğu ileri sürülmektedir.
Ruam’ın henüz aşısı bulunmadığından hastalık tanısı konulan tek tırnaklılar itlaf edilerek derin çukurlara gömülmektedir. Ülkemizde her geçen gün sayısı azalan at popülasyonu düşünüldüğünde, hastalığın ülke genelinde yayılması at varlığını da tehdit edecektir. Olası bir salgının önlenmesinde veteriner hekimlerimize ve veteriner hizmetlerine güvenimiz tamdır. Lakin hizmetlerin daha etkin ve yetkin bir şekilde sürdürülebilmesi için Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü teşkilatının kurulması elzemdir.
Kıymetli meslektaşlarım, başta ruam hastalığıyla mücadele ederken şehit olan kahraman meslektaşlarımız olmak üzere onlarca zoonotik hastalıklarla mücadele etmiş ve eden kahraman meslektaşlarımıza şükran ve minnetlerimi sunuyorum.
Mesleki saygılarımla.
Doç. Dr. Çağrı Çağlar SİNMEZ
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ
Kategoriler:Akademik Köşe